Haftada 150 dakika vakit harcamanız yeterli!

Kardiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ahmad Huraıbat: Kalp Krizi Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Kalp krizi, tıbbi adıyla miyokard enfarktüsü, kalp kasının bir bölümünün kan akışıyla yeterince oksijen alamaması sonucu hasar görmesi ya da ölmesiyle sonuçlanan ciddi bir tıbbi acil durumdur. Kalp kası, sürekli oksijenle zenginleştirilmiş kana ihtiyaç duyar. Kalbe kan taşıyan koroner arterlerde oluşan ani bir tıkanıklık, kalp krizinin temel nedenidir. Bu tıkanıklık genellikle damar sertliği süreci sonucunda meydana gelir. Dr. Öğr. Üyesi Huraıbat, kalp krizinin risk faktörlerini açıklarken aterosklerozun kalp krizine yol açabileceğini vurguladı.

Risk Faktörleri ve Kalp Krizi

Kalp krizi, dünyada önde gelen ölüm nedenlerinden biri ve belirli risk faktörleri bir araya geldiğinde ortaya çıkar. Sigara ve tütün ürünleri kullanımı, hipertansiyon, yüksek kolesterol, diyabet, obezite, fiziksel hareketsizlik, kötü beslenme alışkanlıkları, aşırı alkol tüketimi, kronik stres ve psikolojik faktörler kalp krizi riskini artırır. Ayrıca yaş, cinsiyet, aile öyküsü ve etnik köken gibi değiştirilemez risk faktörleri de kişinin kalp krizi olasılığını etkiler.

Kalp Krizi Belirtileri

Kalp krizi belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Göğsün ortasında baskı hissi, sol kola ve diğer vücut bölgelerine yayılan ağrı, nefes darlığı, soğuk terleme, mide bulantısı ve baş dönmesi gibi belirtiler kalp krizinin tipik belirtileridir. Ancak bazı durumlarda belirtiler kişide farklı şekilde ortaya çıkabilir ve belirsiz olabilir.

Kalp Krizinden Korunma Yolları

Kalp krizinden korunmak için sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek önemlidir. Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, sigara ve alkol tüketiminden kaçınma, kilo kontrolü sağlama, tansiyon, şeker ve kolesterol düzeylerini kontrol altında tutma, stres yönetimine dikkat etme kalp krizi riskini azaltabilir. Ayrıca kalp dostu besinler tüketmek, omega-3 zengini balıklar, zeytinyağı, kuruyemişler, tam tahıllar, baklagiller, sebzeler ve meyveler kalp sağlığını destekleyebilir.

Resim Kaynağı

Related Posts

Yağmur sonrası deniz enfeksiyonlarına dikkat!

Özellikle sağanak yağışların ardından denize girilmesinin, çeşitli sağlık risklerini de beraberinde getirdiğini belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Öztürk, “Yoğun yağışların ardından dere, kanalizasyon ya da yüzey suları denizle buluşur. Bu sular, çeşitli mikroorganizmalar, bakteriler ve hatta parazitlerle yüklü olabilir. Bu da, çocuklarda mide-bağırsak enfeksiyonlarından kulak iltihabına, cilt döküntülerinden göz enfeksiyonlarına kadar birçok sağlık sorununa yol açabilir” dedi.

Kupada görünmeyen tehlike! Çatlaklardan mikrop sızıyor, kahve keyfi zehir olmasın

Porselen veya seramik ürünlerde gözle görülür çatlaklar fark ettiğinizde, bu eşyaları gıda ile temas ettirmekten kaçınmanız gerektiğini biliyor muydunuz? Çatlak kupalar, tabaklar ya da kaseler, nostaljik değerleri nedeniyle evlerimizde sıklıkla kullanılmaya devam ediyor. Ancak bu tür ürünlerin gıdalarla teması çok riskli. İşte detaylar.

Çatlamış yumurta en tehlikelisi! Rafa asla değdirmeyin, sonu kötü bitiyor

Yumurta, mutfağın vazgeçilmez besinlerinden biridir. Kahvaltıdan akşam yemeğine, tatlılardan tuzlulara kadar sayısız tarifte yerini alır. Ancak bu temel gıda, yanlış saklama yöntemleri nedeniyle sağlık risklerine yol açabilir. İşte çatlamış yumurtalar hakkında bilmeniz gereken detaylar.

“Kurban etini hemen poşetlemeyin” uyarısı

“Kurban etini hemen poşetlemeyin” uyarısı

Erken tanı ile skolyoz cerrahisiz atlatılabilir

Samsun’da görev yapan Omurga Cerrahisi Doç. Dr. Ömer Bozduman, Haziran ayının ‘Skolyoz Farkındalık Ayı’ olduğunu hatırlatarak, aileleri çocuklarında omurga eğriliği belirtilerine karşı dikkatli olmaya davet etti. Bozduman, erken teşhisin skolyoz tedavisinde cerrahi müdahale gereksinimini büyük oranda ortadan kaldırdığını vurguladı.

Tatlı krizlerinin gerçek sebebini öğrenince çok şaşıracaksınız

Bilim insanları, dilimizde yer alan tatlı tadı algılayan özel reseptörün üç boyutlu yapısını ilk kez haritalandırdı. Bu keşif, şeker isteğimizin kökenini daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir. Araştırmacılar, bu bilginin obeziteyle savaşta önemli bir adım olabileceğini söylüyor.